2007 Aralık başında iki kız Prag’a gitmeye karar verdik. Bir tur programını beğendik ve THY ile Prag’a uçtuk. Otelimiz ise Mövenpick idi.
Prag’ın çok soğuk bir şehir olduğunu biliyorduk fakat rehber otobüse biner binmez bize şunu söyleyerek ilk dakika golünü attı: Prag’ın en soğuk ayında geldiniz. Şu an hava eksi yedi derece. Prag baharda çok güzel olur bir de yılbaşında.. Ocak’ta kar yağdığı için hava ısınır, manzara şahane olur.
E peki bunu bize şimdi mi söylüyorsunuz diyecektim ama üşenip, soğuktan donmuş dudaklarıma krem sürmeyi tercih ettim. Şaka bir yana gerçekten kuru, sert, taş gibi bir soğuk. Rehber beni kızdırsa da söylediği doğruymuş. Ya Ocak, ya Nisan Mayıs öneriliyor genelde…
Ben bavulumu hazırlamadan önce internette biraz araştırma yapıp, tabii o zamanlar binrota da yok, millet ne yenir ne içilir nerelere gezilir kesin yazmıştır diyerek şu meşhur sözlüklerden açtım internetteki ve ne bilgi bulduysam yazdım çantamda hep duran küçük defterime.
Üzerinden zaman geçtiği ve hafızama güvenmediğim için sırasıyla nereleri gezdik nasıl bir rota izledik şeklinde anlatamayacağımı baştan söyleyeyim.
Ama turun başında şunu hatırlıyorum sadece, hayatta topuklu ayakkabı giymeyi beceremeyen ben, oldukça kalın ve iyi ısıtan fakat topuklu bir çizmeyle uçağa binme gibi bir gaflette bulundum ve uçaktan iner inmez otele yerleşmeden şehir turu başladığından ve tam dört saat sürdüğünden, gün içinde ağlayarak gezmeye başladım ayaklarımın rahatsızlığından. Genelde turlar bunu yapıyor, otele yerleşmeden hop gezi. O yüzden turla gidiyorsanız mutlaka rahat bir şeyler giyin derim, neresi olursa olsun. Hele ki Prag’ın o taşlı yolları, Arnavut kaldırımları… Of of of….
Hatırladığım kadarıyla zavallı ayaklarımla ilk gezdiğimiz yerler, küçük defterimde de not aldığım yerler olan Hradchany Kalesi, Vitus Katedrali, VI. Charles Köprüsü ve Eski Belediye Binasıydı.
Parası da çok kafamızı karıştırdı bizim. 30 kron=1 euro’ya tekabül ediyormuş. Dolayısıyla paralar hep büyük büyük. Hesapla hesapla bitmedi…
Prag’ın en sevdiğimiz bölgesi Astronomik saatin olduğu bölgeydi. Hem astronomik saat, hem çevresindeki cafeler, hem de meydandaki Pazar yeri görülmeye, yaşanmaya değer. İşte orada üşüdüğümüzü unuttuk diyebilirim. Orda iki ilginç şey yedik, birincisi, böyle pizza büyüklüğünde hamur düşünün, içi boş ve kabarmış, üzerine kaşar dilimi ve domates sosu koyuyolar, yiyosun. Kocaman bir şey, oldukça doyurucu. Bir diğeri de ilginç bir tatlıydı, görüntüsü donut gibi ama tadı oldukça farklı. Çok güzeldi doğrusu.
astronomik saat
astronomik saatin etrafında kurulan pazar
Tur ekstralarında katıldığımız bir Karlovy Vary günü oldu, bir de Ortaçağ Gecesi. Karlovy Vary gerçekten görülmeye değer bir yer. her şeyden önce orada kar yağıyordu, oh be, hava biraz kırılmıştı sanki… Sıcak suların aktığı kanallar gerçekten ilginçti. Kötü bir lokantada yemek yedikten sonra güzel bir cafe’de güzel kahveler içerek acısını çıkardık. İçmek demişken, küçük defterimde Absinth iç, Becherovka iç yazıyordu. Öğrendik: Absinth %73’ü alkol olan, Türkiye’de yasak olan bir içki. İçmesi öyle her babayiğidin harcı değil. I-ıh, vazgeçtim sadece fotoğraflarını çekmekle yetindim. Öğrendik: Becherovka aslen Karlovy Vary’nin özel içkisi, kendisi karanfilli olup oldukça acı, yemekten önce bir shot alıyorlar. Biz de aldık, alkol oranı %38lerde, içilmeyecek bir şey değil. Türkiye’de sizi bekleyenlere hediye almalık tam. Aldık da.. Çok beğenilmedi ama neyse….
karlovy vary
Bunu kime anlatsam “eee, onlarca yıl komünizm ile yönetilen halkın bastırılmış kişiliği” diyorlar… Gerçekten sebep bu mu, hepsine mi işlemiş bu? İnanmak zor geliyor bana böyle genellemelere ama gayet sosyolojik ve hatta psikolojik bir durum, bir bilene sormak lazım.
Evet, başka neler kalmış hatırımda, evet ortaçağ gecesi de oldukça eğlenceliydi doğrusu, önce elimizle yememizi söylediler ve koca koca etler getirdiler. Hani çizgi filmlerde olur ya adam bir hana girer ve orada koca bir but parçasını elleriyle tutarak öyle bir ısırır ki, o adamın yerinde olmak istersiniz. Evet bu pisliği önce yaptık biraz espri olsun diye sonra çatal bıçak geldi tabii J
Pırağ’da bir yandan ağarıyor ortalık
bir yandan da kar yağıyor
sulusepken
kurşuni.
Pırağ’da ağır ağır aydınlanıyor barok :
huzursuz, uzak
ve yaldızlarında kararmış keder.
Ölen bir yıldızdan uçup gelen kuşlara benziyor.
Dördüncü Şarl Köprüsünde heykeller.
Slavya kahvesinde dostum Tavfer’le
Vıltava suyuna karşı oturup
tatlı tatlı yarenliği severim
hele sabahları, hele baharda
Evet Nazım Hikmet bile “baharda” diyor o zamandan bana, bu güzel şehre bir kez daha, bu kez baharda gitme düşüncem var açıkçası, üşümekten önüme bakarak yürüdüğüm yollarda birçok şey kaçırmış olduğumdan eminim ne de olsa…
güzel yazı olmuş fotoğraflarda tam gezi anlatmıış
valla başlıktaki zavallı ayaklarım kısmını ben de Prag’da bulunduğum 3 günboyunca yineledim 🙂 Ama yine de değdi. Yazın çok güzel, tekrar gitmiş görmüş gibi oldum. Ellerine sağlık. Bu arada tur harici gitmek isteyenlere bir otel tavsiye etmek istiyorum : Hotel Salvator, hem saat kuleli meydana çok yakın, hem temiz hem çalışanları çok cana yakın 🙂
sevgili miyu teşekkür ederim ozellikle otel bilgisi cok iyi oldu, bir bahar ayinda gidip o otelde kalip ayagima sandalet giyicem :))
biz nisanın sonunda ordaydık tam mevsimi, güneş vardı ama terletmiyordu gezmek için ideal, ama sandalet için erken bence =) güzel yazın için teşekkürler, prag mutlaka görülmesi gereken bir şehir.
teşekkürler camkenari 🙂
yazının ve fotoğraflar süper olmuş ve anladığım kadarıyla da zavallı ayaklarım kısmı Mıyu içinde geçerliymiş :))) fotoğraflarından çıkardığım kadarıyla Roma’dan sonra tarihin en çok korunduğu şehirlerden biri Prag’ın
Keyifli, akıcı, gezi boyunca neleri hissettiysen aynen bizlere de aktaran, özcesi iyi bir yazı okudum. Eline ve ayağına (!) sağlık…
teşekkür ederim:)
Prag en cok görmek istediim yerlerden…sayende gitmis kadar oldum =)eline saglik…bi bahar da orda bulunmak isterim cok…
Ne güzel yazmışsınız.Bu yılın Ocak ayında gittim Slavia Kafe’ye. 17 Ocak 2008 Tam ellibir yıl önce ,17 Ocak 1957 de bir şiir yazmış Nazım Hikmet burada.
Ayaz güneşli yalansız
Ayaz toz pembe ; diye başlayan o şiiri okudum eşime aynı yerde tam ellibir yıl sonra.Sayeniz de o güne döndüm.Elinize sağlık
keyifli ve güzel bir yazı okudum kalemine sağlık diğer yazılarını da merakla bekliyorum
Canımmm,
Prag bizi anlatır… öyle değil mi?
ahu
Yazın ve üzerine yazılmış tüm yorumlar için teşekkürler… Bana süper bilgiler çıktı bu yazıdan. Cafe Slavia kesinlikle gidilecek, Absinth ve Bercherovka kesinlikle içilecekler listemde … Eylül ayı için oraların çok soğuk olmayacağını düşünüyorum. Aksi takdirde benimde donmaya müsait ayaklarım buz kesebilir. Becherovka isteyenlere getirebilirim.
çiğdemcim ben teşekkür ederim. işine yarayacaksa ne mutlu bana. benim kadar üşüyeceğini sanmıyorum mevsimden dolayı ama sen gene de kalın birşeyler al mutlaka:)
söylediklerinin dışında astronomik saatin etrafında da vakit geçirmeni özellikle tavsiye ederim. şimdiden iyi tatiller, bol fotoğraf ve sultanahmet gezimizdeki gibi aldığın notlardan oluşan yazılarını dört gözle bekleyeceğiz:))
Gerçekten Prag’ı geziyor gibi oldum,soğuğun şiddeti yüzünüzden belli ve yazınız Nazım’ın dizeleriyle daha da güzelleşmiş,kaleminize sağlık.
çok teşekkürler güzel yorumunuz için sevgiler…
merhabalar,
çok güzel bir prag yazısı..
o soğukta pragda olmanız biraz kötü olmuş, ama o mevsimde de güzel imiş..
yazının sonu harika idi, nazım usta’ya selam olsun..
çok teşekkürler sevindim beğenmenize…
Sevgili Melis, donmuşsun şu Praglarda, adeta paket olmuşsun resimlere bakılırsa! Çok zevkle okudum yazını, ve sanırım Nazım Hikmet’in sevdiği cafe’ye gitmek muhakkak özel bir duyguydu…
Sevgili Melis, Senin Praginida simdi gordum ozurler ustuste. Ustten kayinca bircok guzel yaziyi kacirmisim. Tarama yapmaliyim.. Ayaklarina cok uzuldum. Aynisi benimde basima gelmedi degil. Bir kez biletlerimizi alip otelide ayarlayip tam gidiyorduk. Son anda sormak istedim ki vizeleri “o zaman” ayriymis bir suru zarar ederek, rotamizi Milanoya cevirmistik. 10 puan
sevgili ozlem ve sevgili kedim, cok tesekkurler begenmenize cok sevindim. sevgiler.
SEVGİLİ MELİS,
YAZINI OKUMAKTA GECİKTİĞİM İÇİN ÜZGÜNÜM. BU KADAR GÜZEL VE İÇTEN ANALTIMINI NAIL KAÇIR MIŞIM? BU ARALAR ÇOK MEŞGULDÜM VE NİHAYET BİLGİSAYARIMIN BAŞINDAYIM. PRAG’I SENİNLE ÜŞÜYEREK DOLAŞIRKEN ÇOK DA MUTLU OLDUM. NAZIM’IN ŞİİRİ YAZIYI ÖYLE GÜZEL TAMAMLAMIŞ Kİ…ÇOK BEĞENDİM.
o soğukta boylesine keyifli ve o sıcak içkiyle de zaten ısıtan bir yazı olmuş, ben biraz geç okumuş olsamda elinize sağlık.ama tur kaç günlüktü, kaça patladı gibi gitmek isteyenlerin de “gidilir mi, gidilmez mi?” gibi kaygılarına cevap bulabileceği doneler de olsa fena olmazdı hani..bol seyahatler
güzel yorumunuz için teşekkürler sevgili kizirbey. tur hatirladigim kadariyla dort gundu, kaca patladigini hic hatirlamiyorum ne yalan soyleyeyim, ama uygundu, degdi mi diye dusunursem acikcasi mevsimsel olarak baska bir mevsimde gidip daha cok tadini cikarmayi yeglerdim. ama gene de prag gorulmeye deger bir sehir.
sevgili asust sizin de guzel yorumunuz icin tesekkur ederim gec de olsa:)
ama ama ama… biz de iki kız bu bayram prag a gitmeyi düşünüyorduk, ama o kadar soğuksa biraz tırstım doğrusu….
sevgili uçar, gerçekten ocak ayını veya nisanı beklemenizi tavsiye edebilirim. kar yağdığında veya baharda hava çok daha normalleşiyormuş. ama tabii bayramda gitmek daha planlı bir durum, ocakta gitmek zor olabilir, bence gidin, hazır bu yazımı okumuşken hazırlıklı gidin:) sevgiler
Melis’cim Karlovy vary için rehberimiz aşıklar şehri demişti. 🙂 Ben yaz dı
gördüğümde.Fotograflarınla süslediğin yazını okuyunca birde kışını yaşattın bana ellerine sağlık.
beğenmene sevindim ablacım.
ayakların acısada keyifli bir gezi olmuş Sevgili Melis paylastığın için teşekkürler. Fotoğraflar çok güzel. İçki şişelerinin altındaki fotoğrafta köprünün altında olanı her nekadar koca bir balığa benzetsemde 🙂
burcu’cum cok tesekkurler 🙂
herhalde para üstünün üstüne yatan garsonlara denk gelmediniz turistlere böyle çok yapıyorlar
Ben her güzel yazıyı okuduğumda onlar gibi yazamadığım için üzülürüm. Zira bazı seyahatnameler beni hayrete düşürür. Hiçbir özelliği olmayan kentle ilgili öylesine güzel cümleler sıralanır ki üstatların kaleminden kendinizden kuşkuya düşersiniz. Çok yakından bildiğiniz bu kentle ilgili hiçbir şey görmediğinize kanaat getirirsiniz. Oysa haklısınızdır. Bu kenti gördüğünüzde belirlediğiniz her olay doğrudur. Ama okuduğunuz yazıyı yazan kalem o kenti sizden farklı algılamış ve farklı bir şekilde sunmuştur. Onun sunuşundaki zarafet ve incelik ile o kenti tekrar görmek istersiniz. Yazarın dünyayı anlama isteği, dokunması ve tutması ile etkilenirsiniz. Elinize sağlık çok güzel bir yazı… Resimler ise muhteşem…
Yorumumdan sakın hiç bir özelliği olmayan kent ile Prag’ı kasdettiğimi düşünmeyin.. Yazının zerafetini daha iyi vurgulayabilmek içindi bu sözlerim…
kısmetse 18 – 24 nisan 2009 da tepecik gezi topluluğu olarak prag budapeşte viyana turu yapacağız. şimdiden bu route’daki yazıları okumaya başladım
yapılan yorumlar sayesinde okuma fırsatım oldu benimde.. prag çok güzelmiş.. ayrıca çantandaki küçük not defteri çok hoşuma gitti iyi bir fikir.. yazıda bizleride yanına almışsın.. ellerine sağlık
yakın çekim fotograflar supper 🙂
çok güzel anlatmışsınız.sayenizde güzel tüyolar aldık.ben de gidersem bahar ayında gidicem ve kesinlikle rahat ayakkabılarımı giyicem 🙂
tüyolar icin ve güzel yazın icin saol sayende bi ön gezi oldu bnm icin.yakında gidicegim umarım bnm de ayaklarımın basına aynı seyler gelir ama sandaletle:)