son anda çıkılan bir gezi oldu Kaş gezisi. Kendim yapıp memnun kaldıklarımı yazdım yan tarafa. Bundan sonrası edebiyatın hiç bir türüyle alakası olmayan serbest bir yazı olacak.Fotograflar en altta
2009’un bu ilk İzel-Çelik-Ercan modeli tatilinde Kaş’a gittik. 500 metrekare içinde geçen bu 3 günlük tatil’de yedik içtik denize girdik ve dinlendik. .Deniz ve dinlenmeden oluşan bu tatili küçümseyenler için mebzul miktarda söyleyeceklerim var.
deniz güneş tatilinde:
*Deniz suyu doğal hipertonik bir solüsyon olduğu için doğal yoldan burnun açık kalmasını sağlayan önemi tartışılmaz bir faktör
*Güneş aydınlık ve enerjiyle içimizi ve ruhumuzu aydınlatır
*Güneş ışınlarından alınan D vitamini de kemiklerin güçlenmesini sağlar
daha da ileri gidelim:
Deniz için “hayatın kaynağı” deniyor. Tıbbın babası Hipokrat, balıkçıların ellerinin sık sık oltayla kesilmesine rağmen hiçbir zaman enfeksiyon kapmadığının farkına varır ve buradaki etkenin deniz suyu olduğunu keşfeder. Fransız biyolog Rene Quinton deniz suyunun kan plazmasıyla aynı öğelere sahip olduğunu ortaya çıkarır ve tedavi edici özelliğini bilimsel olarak kanıtlar. Deniz suyu, kan plazması gibi, 104 ana element ve mineral içeriyor. Cildin gözeneklerinden nüfuz eden deniz suyu dolaşım sistemine giriyor ve vücut fonksiyonlarını dengeliyor. Bu nedenle denize girmek vücut için son derece faydalı ancak ısıtılmış deniz suyuna girmek bu etkilerin daha da artmasını sağlıyor
…
gidiş
Antalya havaalanından gelip bizi aldılar. 3,5 saatlik virajlı yol. Kaş’a gitmek çok meşakkatli . Mola verdiğimiz lokantada siparişten önce dünya kadar ikram geldi. İstanbul’da 4 kişi oturursunuz sofraya 2 zeytin gelir. Vardık gecenin 2 sinde
deniz
kum mum yok taş maş da. Kayalara merdivenler kondurmuşlar ordan giriliyor denize. Yere basmak yok. Su soğuk. Çok soğuk. Fakat bir güzelliği var, oralarda kaynak olduğu için deniz suyu klasik tuzluluğunda değil. Kaynak suları bir nevi tiner görevi gördüğü için deniz harika Dalarken gözünü açıyorsun kızarmıyor bile. Ara ara yüzerken soğuk su şokları oluyor onu da denizin cilvesi olarak kabul edelim.
pansiyon ve denize girme alanları
aradığımdan fazlasını buldum. Caddeden denize kadar doğal set şeklinde inen 3 kat.Ağaçlar var. Salon bitkisi sandığım kauçuğun 10 metre ağaç olabildiğini görünce çok şaşırdım. Ne çok kauçuk ağacı var Kaş’ta. Ve ne çok kaktüs. Bilenler bilir kaktüs çok severim.
Şezlonglar ahşap, şemsiyelerde de reklam yok ve uçmuyorlar, sabit olup kendi eksenleri etrafında güneşe göre döndürülebiliyorlar. Şezlongların üzerindeki döşekler önce beyaz çarşaflarla sonra da peştemallarla sarmalanıyorlar. Bir de yastık geliyor. Yattığın yerden deniz ve tam karşıdaki meis adası görünüyor.
sokar
ali kaptan’ın tertemiz teknesiyle açılıyoruz denize. Öğlen menüsü klasik . Çupra salata ve pilav. Ancak akşam’dan konuşuyoruz, biz kendi bokuyla beslenen çiftlik çuprası yerine alalhın yarattığın küçük balık yiyebilir miyiz diyoruz. “sokar” diyor. Buranın küçük balığı “sokar” diyor. Adı sokar olan bir şeyi kimse yemek istemiyor. 20 dakka tavuk mu sokar mı tartışmasından sonra ekibin yarısı tavukta yarısı sokarda karar kılıyor. Öğlen olduğunda gülen sokarcılar oluyor. Çok lezzetli bir balıkmış. Hem öyle küçük falan değil. Akdenize göre küçük. 4 hamsi 2 istavrit iriliğinde.
akşamüstü
türk olduğumuz için 3 günde de gelenek oluşturabiliyoruz ve 3 gün üst üste güneşi batırmaya deja vu ‘ya gidiyoruz. Manzara var ağaç var ama esas çok güzel müzikler var. Nasıl desem ingiliz müziği ağırlıklı. İnsanın bi hoşuna gidiyor. Bira 5 lira neskafe 4 lira başka kahve yok.
kum
yok öyle bir şey. Kaş’ın olayı kaya. Zaten pek çok dalgıç okulu var
fotograflar
pansiyonumuzun önü
pansiyonumuzun önü devam
pansiyonumuzun önü üst kat
dejavu.akşamüstü. kamufle olmaya çalışan kuşa dikkat
inanç dünyası
sokak
sokak devam
3 gün daha kalsam açmalarına yetişecektim
balık çorbası, ve humus! arabın yeri
ergonomik ağaçta dinlenen belde esnafıyla mezar başında sohbet. (O ben değilim)
belde esnafı yakından
Yüreğinize sağlık. yazının kaleme alınış şeklini çok sevdim. kaş ı gördüğüm için anlattıklarınızı canlandırmak zor olmadı ama akşam fotoları ekleyince daha güzel olacağına eminim. Paylaşım için teşekkürler.
akşamı bekliyim dedim ama dayanamadım 😉 kamp öncesi güzel bir tatil olmuş anlaşılan… fotografları da ekledikten sonra nasıl keyif aldığını daha iyi anlıycaz sanırım.
Turklerin disinda da o gelenekleri gordum. Meisi aradim yazmissin. Kalkana bir giderken birde tepeden gordum Kaş’ı. Harıka bır3 gun okudum.
sonunda yazdın bir gezi yazısı despina.. tabiki farklı bir tarzla
daha önce de yazmıştım gezi yazısı: brugge ve hırvatistan
fotograflar bana asosu hatırlattı 😉 asosa da gidelim…
Bir kampta Asos’ta yapalım ne dersiniz? Belki Kikko de gelir bu sefer 🙂
Pardon Despina, ben Forum yorumlarındayız zannettim. Harika anlatımınla ben hep gülümseyerek okudum yazını. Resimlerde pek güzel çıkmış. Teşekkürler
yahu fidello’nun tepesi atıcak yine,foruma çevirmeyelim burayı da 😉 ( ama kamp işine varım,iki gün kampta kalmıştım asosta harikaydı maliho)
Çok özlediğim Kaş’ ı, çok güzel aktardınız.. Tesekkürler
despina eline yüreğine sağlık çok güzel bir yazı olmuş.
Anlatım tarzı içten, günlük gibi…
Gözüne, yüreğine sağlık…
tam senden beklediğim tarzda bir yazı olmuş ve harika da olmuş. Bu gezi sanırım öncesinde seninle sohbet odasında yazıştığımız gezi. Okurken ben de seninle tatil yapmış gibi oldum… ve aaahhh aaahhh demekten kendimi alıkoyamadım :))
kaş defalarca geçtiğim, nedense hiç durup uğramadığım ama sonra hep uğramadığıma pişman olduğum bir yer.ellerine sağlık
fotolar öyle yavaş yükleniyor ki istediklerimi yükleyemedim, akşama artık
yazınız değişik olmuş merak ettiğim birşey var inanç dünyasından kastınız nedir birde soldaki diz yokmuş gibi nasıl davranabilirizorda hem diz hem bacak var.binrota plajda kısmı da absürd değilmi,plaj böylemi olur?ama küllüğünü gördükten sonra esnaf olmak istiyor insan
* Seneler evveli perşembeleri “inanç dünyası” adında birprogam vardı, bir jenerik süresi boyunca diyelim 30 saniye türlü türlü çiçek goncadan tam çiçeğe dönüşürdü.inanç dünyasından kastım bir çağrışımdır.
*”Diz’i görmeyin” ise şu paragraftaki bilginin özetidir: Fotografçı değilim, bu işten de hiç anlamam fotoşop bilseydim o dizi bacağı yok ederdim ama bilmiyorum.
*binrota plajda absürd olmuş. Olabilir. Bilemedim ne diyeceğimi plaj deyiverdim. Ne diyelim oraya?
veranda diyelimmi kibarca bknz:http://raf.arkitera.com/product.php?ID=162
http://images.google.com.tr/images?hl=tr&q=veranda&btnG=G%C3%B6rsellerde+Ara&gbv=2&aq=f&oq=
diyemiyoruz sanki. Başka bir kelime önerisi var mı?
sankiye gerek yok diyebiliyoruz veranda üzeri kapalı bir mekan tanımlasa da gelişen teknoloji her tanımı özünden koparttığı gibi verandayı da “modernite”ye alet etmiş
bence veranda değil ama plaj da değil. Daha iyisini bulana kadar veranda olsun. Değiştiriyorum
oldu şimdi
bence teras:))
KAŞ yazarken GÖK çıkacak sonunda
burda baya bi kararsızlık görüyorum, despinacım zaten fotoğraflarında “pansiyonumuzun önü üst kat” diye belirtmiş olduğun verandaya örnek,olaya mimari yaklaşırsak. ama ceptaranın demek istediği sanırım bu tür uygulamalara getirilen yeni çözümlerde bir takım isimlerin aynı kalmasına rağmen gerek biçimsel gerek fonksiyonel değişikliklere maruz bırakılması…
Bir bilene soralım, ama bence veranda düz ayak zeminle aynı yükseklikte olan, bunun yanında teras ise zeminden yüksek olan ve yapının dışındaki mekan diye biliyorum. Hem verandanın hem de terasın üstü kapalı oalbilir.
neler diyorsun sen moyiss 🙂
teras güzel. Teras olarak değiştiricem. Ama orası ne plaj ne veranda ne de teras.
bilemiyorum despina beynim baya bulandı sanırım bugün az sonra kısa devre yapmasından korkuyorum :/
foruma söylemek istediklerime yazıyorum maliho,bir bilenin ağzından…
Merhaba,
çok beğendim yazınızı..
ben de olsam Sokar teklifini reddederdim .Küçük bir çocukken tutup eve getirdiğim sokar annemin temizlemesi sırasında ölü halde bile onu hastanelik etmiş,serum bağlatmıştık..
aslında tehlikeli bir balık ama bir o kadar lezzetli…
sevgiler
Hulki Muradi
eminim sokar isteyerek sokmamıştır annenizi, hayatta kalma refleksiyle yapmıştır.Beni de birisi çengelle yakalayıp deşip yemeğe çalışsa sokabiliyorsam sokarım . Sokar’ı affetme zamanı gelmedi mi Hulki bey 🙂
sıkca gittiğim bir yer ama o kadar güzel yazmışsınız ki bir daha gidesim geldi:)))
yazıyı okuduktan sonra bu yaz için sanırım planlarımı tekrar gözden geçirmem gerekiyor. özellikle de dalış meraklılarının rağbet ettiği kaş’ın diğer bir özelliği de bunaltıcı sıcaklardan kurtaracak nadide kuytulardan biri olmasıdır.
Kaş ın en sevdiğim tarafı ayağınıza ,vücudunuza gıcır gıcır kum bulaşmadan derin denizlere kayaların üzerinden girebilmek.Kayaların üzerine inşa edilen ahşap platformlar güneşlenmeye de uygun,ehhh daha ne isteriz?